Hayat Cadısı

Hayat Cadısı
ordan,burdan,sizden, benden...

Moda Cadısı

Moda Cadısı
hayatın stili, rengi, trendi...

Pratik Cadı

Pratik Cadı
evde, işte, hayatta ve her yerde...

Marka Cadısı

Marka Cadısı
pazarlama severler buraya...

Hayat gezmekle güzelde bu sefer Balkanlar...4- Saraybosna

28 Kasım 2010 Pazar

Savaşın en acı hatıralarının birebir göründüğü yaşayan savaş şehri Saraybosna...Neden böyle başladım çünkü birçok binada halen savaşın izleri şarapnel ve kurşun izleri, bomba atılan yerlerde göçüklere şahit olabiliyorsunuz. Aynı zamanda şhrin kenarında bulunan dağların tepesi ev dolu, insanlar savaştan psikolojik olarak etkilendikleri için dağlara ev yapmışlar ve halen oralarda yaşıyorlar...



Her ne kadar bu manzara ile hüzünlensek de aslında şehir sizi yanıtlmasın çok güzel caddeleri de var. İlk olarak en güzel çarşısı olan Başçarşı'yı gezmeye başlıyoruz. Buralar tam Osmanlı şaheseri yerlerle dolu. Aynı zamanda küçük bir Kapalı Çarşı da diyebilirsiniz. Baştan söyleyeyim alacağınız çok orjinal birşey yok çünkü birçok şey İstanbul'la benzer...

Kurşunlu Medresesi, Hüsrev Bey Cami görebileceğiniz yerler arasında. Saraybosna çok enteresean bir yer bir yerde bakıyorsunuz csmi, bir yerde kilise ve bir yerde sinagog. Yani tüm dinlerin ibadet yerlerine burada rastlayabilirsiniz. Yani din dil ırk ne olursa olsun insanlar birarada baış içinde yaşamışlar ta ki savaşa kadar...Çarşı'da aynı zamanda bir çeşme var. Rivayete göre iki musluklu bu çeşmede soldan su içerseniz Bosna'ya bir daha gelirsiniz. Sağdan içerseniz hem bir daha gelirsiniz hem de bir Bosna'lı ile evlenirsiniz. Birbirinden güzel Boşnak kızlarını gören gezici ekibimizdeki erkekler pek tabi ki sağ tarafı tercih ettiler neyse... haksız da sayılmazlar gerçekten... :)

Başçarşı'da gezerken mutlaka sacda Boşnak böreği ve en güzel yemeği olan Cevapi'yi tatmayı unutmayın.
Boşnak böreği Buredzinica SAC'da yedik tavsiye ederim. Börek seçenekleri arasında biz en çok kıymalı ve peynirli-ısoanaklıyı beğendik tercih size kalmış. Cevapi ise yöresel köftesi, çok güzel yağlı bir ekmek arasında tuzlu kaymak ile servis ediliyor. Yanına da ayran ( katı yoğurt gibi geliyor biraz sulandırmak gerekebilir.) diyorsunuz ve karşınızda muhteşem lezzetttt...

İşte cevapi'nini muhteşem görüntüsü ve dayanamadan böreğe dalan ellerimiz....


Bu kadar bahisten sonra sanmayın ki Bosna renkli bir yer değil gece hayatı açısından oldukça renkli olmasıyla bizi çok şaşırttı diyebilirim. Özellikle Ferhadija caddesini gezmenizi mutlaka tavsiye ederim. Mağazalarıyla birlikte ufak bir Bağdat Caddesi havası var. Gece 11:00'den sonra barlarda herkese göre keyifli daikalar sizi bekliyor.

Biz City Pub, Havana ile Pirates'ı denedik. Oldukça keyifli yalnız çok kalabalık olabiliyor haberiniz olsun. Ve tabbi biralarını Sarajevsko'yu denemenizi tavsiye ederim...
   
                                               
                                                                 İşte ben ve arkadaşım gecelere akarken :)
Son olarak bizde derin hatıra bırakan ve savaşta ölenlerin anısına yanan ateşten bahsetmek istiyorum.

                                                           
Savaştan sonra bu ateşi ölenlerin anısına söndürmeme sözü vermiş halk. Arkamızda ise ölenlerin ismi yazıyor. Burayı ziyaret edip onları anmanız da hoş olur derim...


Hayat gezmekle güzelde bu sefer Balkanlar...3- Poçitel-Blagaj-Mostar

İlk olarak bütün tarihi dokusuyla korunan ve Türk Köyü olan Poçitel'i ziyaret ettik. Tüm taş evler korunmuş. Burada köylülerin sattığı nar, kuruyemiş ve kuru meyvelerden alıp afiyetle yiyebilirsiniz hepsi birbirinden güzel.


Daha sonra Blagaj bölgesi'ne geçtik. Burada Osmanlı ordularının arasında bulunanlar tarafından yapılan Blagaj Derviş Tekkesi'ne geçtik. Muhteşem dağlar önüne akan sular arasında süpper bir yer...



Tekkeyi ziyaret ederken 19 km'lik yeraltı nehri olan Buna resmen ağzınızın açık kalmasına sebep oluyor olağanüstü manzarası ve güzelliğiyle.

Sıra en çok heyecanlandığım yere geldi Mostar'a geçiyoruz.

Mimar Hayreddin tarafından 1557 yılında inşa eilden köprü tam bir Osmanlı mimarisi şaheseri. Zaten kendisi de Mimar Sinan'ın öğrencisiymiş. Yapmadan önce kendisinden öğütler almış. Önce küçük boyda bir denemesini yapmış sonra gerçeğini inşa etmiş.

93-95 Sırplarla olan savaşta Hırvat topçular tarafından yıkılan köprü Türkiye'nin büyük katkılarıyla 2004 yılında yeniden hizmete açılmıştır. Körü girişinde şarapnel parçası saplanmış bir kayada "Don't Forget93" yazısı göreceksiniz. (93 yılını unutma anlamına geliyor.) Bu da savaşın acı hatıralarını asla unutmamak gerektiğini her zaman size hissettiriyor.

İşte muhteşem eğlenceli ve uyumlu gezi sever arkadaşlarım ve işte Mostar Köprüsü...


Köprü üstünde mekanın yerlilerinden bazı cesur şahıslar para topluyorlar ve köprünün tepesinden suya atlıyorlar. Merak ediyorsanız biraz üstüne bekleyin bakalım atlayacak mı? Sevgili arkadaşım Çağrı sayesinde biz de atlayan birini izleyebildik :) ( Çağrı mı? Aramızda en babacan duran kişi tahmin edin bakayım :) Tamam sölim kel olan :) )

Burada güzelce Mostar sokaklarında takılın. Unutmadan söyleyeyim Hırvat şarapları oldukça uygun ve lezzetli, almayı unutmayın. Bu arada acı ama gerçek Türk kahvesi'nini sunumuna bayıldım yalnız hiç şeker atmıyorlar haberiniz olsun şeker yanında geliyor :)

Hayat gezmekle güzelde bu sefer Balkanlar...2- Karadağ-Kotor-Budva

Balkanlar gezimizin yeni ayağı Karadağ'da oldu...

Hırvatistan'dan buraya geçişte ülke değiştirdiğiniz için sınırda pasaport kontrolü var unutmayın. Biraz bekleyebilirsiniz haberiniz olsun :) ...

Ülkeye girişte sarp dağlar manzarası ve rehberimizin anlattığııı savaş anılarıyla keyifle yol aldık. Öneclikle Avrupa jet sosyetesinin uğrak yeri olan Kotor'a vardık. Kotor, Körfezi ve doğasıyla muhteşem ve şaşırtıcı bir manzaraya sahip.Özellikle Kotor'a yakşalırken sahil kenarında deniz üstünde ufak ufak birçok yanyana dubacık göreceksiniz...Onlar duba değillerrrrr...İstiridye ve midye çiftlikleri. Anladığınız üzere burada da deniz mahsulleri menuleri çok geniş ve biribirnden leziz alternatif var.

Balkanlar'ın en ünlü tatil merkezlerinden Budva'ya geçiyoruz.


Ayrıca burada yine bir old city (eski şehir merkezi) manzarası ile başbaşa olacaksınız. Bu da yine sokaklarında gezmek ve dolanmak demek...


Burada rehberimizin anlattığına göre insanlar özellikle dünyaca ünlü starlara o kadar saygılılarmış ki, kişi gelip tatilini bitirdikten ve ülkeyi terkettikten ancak sonra orada tatil yaptığını medya haber olarak yayınlarmış. Bundan dolayı dünyaca ünlü birçok star buraya gelmiş... Saygı gerçekten bizlerin de öğrenmesi gereken bir durum sanırım.

Burada beni en çok şaşırtan şey özel mülk olan ve bir tatil köyü olab St Stefan adası'ydı.



Veeee yemek molası yine harika pizzalar yedi..Tur grubunun bazıları da sahildeki balıkçıları tercih etti. Hepsini deneyebilirsiniz süpperlerdi çünkü...

Hayat gezmekle güzelde bu sefer Balkanlar...1 - Dubrovnik

Savaşın ortasında kalmış ve yeniden oluşmuş yerler...İşte başta Dubrovnik ve old city...

Turumuzun ilk günü Dubrovnik'in gecesiyle başladı...Hırvatistan'ın tatil şehri olan bu güzel yer 93-95 yıllarında Sırpal'ın saldırılarına maruz kalarak tabiri caizse yerle bir olmuş. Savaş sonrasında ise UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi'ne alınarak yenilenmiş. Yenilenmiş derken yanlış anlaşılmasın aynen eski haline gelecek şekilde baştan başa restore edilmiş....

Old City yani yenilenen bu alana girmeden önce sizi dev surlar karşılıyor sanki her yerden bir atlı çıkacakmış gibi bu görüntü çok etkileyici öncelikle bunu belirtmeliyim.

Ve gecesi gerçekten çok güzel...Birbirinden farklı yemek seçeneği ile de başbaşasınız ister pizza, ister deniz mahsuller, ister makarna...Hepsi birbirinden leziz. Burası tıpkı ufak bir İtalyan şehri gibi...

Biz tercihimizi pizzadan yana kullandık ve tabbi ki güzel Hırvat biralarından yana da ...Pizza'da tercihimiz ise Oliva Pizzeria oldu. Küçük sevimli ve sıcak bir yer kesin tavsiye ederim...

İç rahatlığıyla içebilirsiniz hepsi birbirinden güzelllll....
Bir de ikinci günde inanmayacaksınız ama Türkler her yerde dedirten çok güzel bir Türk restoranı olan Sebastian'da yedik...Burada tercihimiz de muhteşem deniz mahsulleri oldu...Yalnız burada servisin çok hızlı olmasını hiçbir yerde beklemeyin oldukça rahatlar bu konuda kişisel algılamayın yani. :)


Tavsiyem mutlaka burada midye yemeniz, ahtapot salatası, kalamar ve balık...Bunları yapmadan dönmeyin :)

Mideyi bırak da şehri anlat derseniz old city'ye efenim Pile ve Ploçe kapılarından girebiliyorsunuz ve baştan başa ara sokaklarda kaybolarak yürümeye başlıyorsunuz. Korkmayın her sokak dönüp dolaşıp orta alana sizi getiriyor nasıl olsa doyasıya gezin.

Neyse Pile kapısından girer girmez hemen karşınıza Aziz Blaise eline şehrin maketini tutuyor. Bu muhteşem manzarayı doyasıya biraz izleyin derim. Rehberimizin anlattığına göre Venedikliler Dubrovnik'in korkulu rüyası. Ve Aziz bir gece önceden onların buraya saldıracağını rüyasında gördüğünü söyler. Bu uyarı sayesinden gerçekten Venedikliler saldırır ama önlem alındığı için başarılı olamazlar.  Yani şehrin baş koruyucusu olmuş ve tam meydanda bu yüzden heykeliyle karşılaşırsınız.

Aynı zamanda gezerken Onofrio Çeşmesi, Fransisken Manastırı,Loggia Meydanı, Saat Kulesi, Rektörler Sarayı, Dubrovnik Katedrali ve Dubrovnik Limanı görülmeye değer yerler arasında...Ayrıca hatırlatırım Ezel dizisinin bir bölümü Dubrovnik limanı'nda geçiyor...

Savaş öncesi Dubrovnikliler gemicilik ve tersaneleriyle ünlüymüş...Fakat savaş sonrası ağırlıkla halk turizm ile geçiniyor. Burada aslında kendilerine has bir ürün bulmanız zor diyebilirim genelde her şey ithal hediyelik eşyalardan. Ama bademli çikolata, patlayan şekerli çikolata (konzum diye bir marketleri var orada bulabilirsiniz ben bayıldımmmm), kravat larıyla ünlüler....ve tabbi benim klasiğim bol bol magnet...


Ve işte müthiş gezici ekipppppp....


 

2009 ·Hayat Cadısı by TNB